En iyi huylu kedisi idi dünyanın....

14 Ağustos 2010 Cumartesi

İpeklerim bugün ne yapıyorlar?



İpeklerim'e dün bizim burada çalışan bir bahçıvan arkadaşımız barınak yaptı tahtalardan.Onları da fidanlığın içine aldık.Terk edildikleri yerde her türlü tehlike vardı .Ezilmeee,sapıklar tarafından hırpalanmaaa ve yanımızdan geçen dereye atılma vs gibi.Barınağı da bizim koca Merkeplerin onları göremeyeceği ve seslerini bile duyamayacağı bir köşeye yaptık.Burası bekçimizin evinin arkası oluyor.Böylece Arda'ya da güzel bir eğlence çıktı.İkide bir gelip bana yavrularımız acıktı diyor.
Dün Veteriner amcaları gelip onların Parazit haplarını verdi ve de gençlik aşılarını yaptı.Karneleri de var artık.5 tanesi dişi,1 tanesi de erkekmiş.Şansa bakın bendeki..:)
15 gün sonra ikinci gençlik aşılarını olmaları gerekiyor.
Bu sabah itibariyle kuru mama (süt ile ıslatılmış) yemeye başladılar.Hem de kapış kapış..:)
Resimde de uyurlarken görülüyor.
Tek kusurları barınaklarını çok çabuk kirletmeleri.Altlarına bol gazete seriyorum.
2 saat geçmiyor ki gazeteler berbat...Bu görev benim tabii.Sadece yarın Pazar ve ben torunumu misafir edeceğim için fidanlığa gelmeyeceğim.Bu işi acaba kimden rica etsem diye bugün kara kara düşünmekteyim valla...
İpeklerim'i çok seviyorum..
Allah şanslarını açık etsin diyorum..
Hoşçakalın.

13 Ağustos 2010 Cuma

İpeklerimin Son Halleri böyle işte...




İşte minik bülbüllerimin en yeni resmi..
Güzel bakacak,hiç terk etmeyecek kişilere tüm aşıları tarafımdan yaptırıldıktan sonra verilecektir.

Bize böyle de bir güzellik yaptılar....:((



Dün sabah geldiğimde bizim buradaki koca Merkeplerimiz hepsi bir ağızdan,koro şeklinde ,havlıyorlar.Böyle bir şey hiç olmaz.Sadece üst baş dökülen,hırpani görünümlü bir arkadaş fidanlığın kapısında peydahlandığında oluyor.Bir de aşırı muhafazakar (kara çarşaf giymiş) bir kadın var tanıdığımız,o geldiğinde de çılgın gibi havlar bunlar.
Ne oldu diye etrafa bakınırken birden gördüm bu kardeşleri..Parçalanmış bir de koli duruyordu yanlarında.Anlaşılan bu koliye tıkıştırılıp,en kötüsü de annelerinden ayırtılıp,getirilip bizim fidanlığın önüne bırakılıp kaçılmış.Daha önce de oldu ama bir veya iki tane oluyordu sayıları.Bu sefer tam 6 taneler.
Ne yapacağımı şaşırdım.6 köpek daha sahiplenirsem beni burada komşularımız yaşatmazlar.Zaten hali hazırdaki nufusu bile her fırsatta dile getiren ,çok hayvansever,komşularım var.
Geçen sene de acı bir olay yaşadık.Bir tanesi gece dolaşırken belediyenin ekiplerinin bıraktığı zehirli kıymadan yemiş.Gelmiş arkadaşlarının yanında titreye titreye ölmüştü..Sabah gelince gördük.Arkadaşlarını uzaklaştırıp Fındık'ı gömmek için epey zorlandık.O günden beri akşam gezmelerinde fidanlığın dışına çıkamasınlar diye bütün aralıkları da tıkadık zaten.
Şimdi sizden bana bir akıl vermenizi rica ediyorum.Ben ne yapacağım bunları?

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Su Sümbülleri açmıştı dün...




Dün öğlen dolaşırken baktım bir kaç Su Sümbülü açmış bizim küçük havuzda.Bunların çiçek ömrü sadece 1 gün olduğu için hemen resim çektim.Çiçekler bugün öldüler.:)Yani devdildiler suyun üzerine.Fakat bir kaç gün içinde yeni bir çiçek açacaklar.Bütün yaz bu böyle devam edip gider.Zaten bunu alanlar çiçeğinin güzelliğinden çok su arıtma özelliği için alıyor.
Hava epey sıcak yine.
Ben 10.00 civarında çıkıp gideceğim.Bir arkadaşımı alıp beraber Tahtakale civarına gideceğiz ,malzeme almaya.
Bu sıcakta biraz zor olsa da ne yapalım artık.Bereket oruçlu değiliz ikimiz de.
Herkese mutlu Ramazan'lar.
Hoşçakalın.

6 Ağustos 2010 Cuma

Çin Kavunu ve diğerleri....






-Çin Kavun'larını gördüm bu sabah dolaşırken burada..
Diğer adı Pepino'dur bunların.Olgunlaşınca renkleri sarıya dönüyor.Kavuna benzeyen bir tadı var fakat biraz farklı bir tad.Tabii bunlar saksıda oldukları için kolay gelişemiyorlar.Geçen yaz yere de dikmiştik.Onlar çok verimli oldular.Kışın soğuk olmayan bölgelerde hep yerde kalabiliyorlar.Samandıra'da böyle bir şey mümkün değil.
-Tohum almak istediğimiz biberleri büyük saksılara dikeriz biz.Bunlar da tohumluk acı biberler.
-Su Sümbülü (=Eichornia) de güzel bir havuz ve akvaryum bitkisidir.Kirli suyu arıtma özelliği vardır.Biyolojik Arıtma Ajanı yani..:)
Yazın bahçe havuzlarında durmalıdır,bol güneş sevdiği için.Fakat kış gelince iç mekan suya geçmeli.Eflatun rengi çiçek açıyor.Bugün çiçekli yoktu.1-2 güne kadar açan olur nasılsa.Size resmini de gösteririm.
-Geldik Su Mercimeği'ne.Lemna Minor yani.En önemli Biyolojik Arıtma Ajanı kim derseniz:işte bu arkadaştır derim.Gerçekten denedik biz bunu.Kötü kokan ,kirli bir bidon suya bıraktık 10-15 tane su mercimeğini.1 hafta sonra bu bitki nasıl çoğaldı anlatamam.Bütün bidonun üzerini kapladı.Vee su berraklaşmıştı,koku filan da kalmamıştı.Gerçekten o pis suyu tertemiz yaptı.Analiz de yaptırdık bu sudan.Analiz de bizi doğruladı zaten.
Su sümbülü de bu bitki de su üzerinde yüzen bitkiler,kökleri açıkta suyun üstünde yüzerler.Bu sebepten Nilüfer bulunan havuzlara bunlar konmamalıdır.Nilüfer'in güneşini keseceği için.
Su mercimeği minicik 3 yapraklı yeşil bir bitki,çiçeği yok.Kirli suya konduğunda yaprakların rengi koyu yeşil oluyor.Bitki çok güzelleşiyor pis sularda..:)En güzel tarafı da kışın soğuktan da etkilenmemesi.
Gönül isterki bütün kirli sular bu mercimeklerle arıtılsın...:) İlaçlar filan kullanılmasın..İnşallah diyorum....
Hoşçakalın...

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Casablanca....







Ben epey resim çekmişim bu seyahatte..
Bir kaç resim daha paylaşıyorum.
Son gün denize gittik.Çok dalgalı olurmuş her zaman.O gün de öyleydi.Ben girmedim fakat eşim girdi.Karadenizli olan alışık tabii böyle denize.
Şemsiyenin altından neredeyse hiç çıkmadığım halde her tarafım ikinci derece yanık gibi..Madecassol'den medet umuyorum.Günde 2 kere sürüyorum.
Hoşçakalın.

3 Ağustos 2010 Salı

Fas anılarım....




4 gün süren Fas-Casablanca gezimiz dün gece sabaha karşı sona erdi.Eğer THY 2 saat gecikme yapmasaydı daha makul bir saatte evimize varırdık o da ayrı....
Bu benim en uzun uçak yolculuğum oldu.5 saat.Bundan evvelki rekorum 4 saat ile Londra idi.
Uçak korkumu artık yeniyorum galiba.Bu sefer çok rahattım nedense.
Gelelim Casablanca'ya...
Çok enteresan bir şehir burası.Bir yanıyla Istanbul'un 20 yıl evvelki durumu var.Mesela çöpler hala üstü açık kasalı kamyonlarla toplanmakta.Adamlar kapıların önündeki çöp poşetlerini kamyona atıyor,isabet ettiremezse poşet kamyonun diğer tarafında patlayıp içindekiler etrafa saçılıyor...Korkunç ötesi bir koku..Vs...
Diğer yanıyla ise çok modern ve medeniler insanlar.Güzel aksanlı bir fransızca konuşuyorlar.Çok da kibarlar..
Sigara içen neredeyse YOK gibi.Üstelik kapalı mekanda içmek serbest olduğu halde ::(
Kavga eden veya küfürleşen insan da hiç görmedik.Gelir seviyesi çok düşük olduğu halde hem de...
Balık ve deniz ürünleri bakımından bir cennet burası..
Kocaman kocaman taptaze Karides'ler,Dil Balıkları,harika Kalamar'lar,Barbunya'lar ve Mırlan'lar yenildi bol bol..
İçki yok tabii.Sadece Bira serbest.
Gelinimizin ailesi düğünden bir önceki akşam bizi eve yemeğe aldılar.
Harika bir sofra idi.
Mesela deniz mahsulleri ile yapılmış muska böreği vardı.Böyle lezzetli bir şey daha önce yemedim diyebilirim..
Her şey güzeldi..
Allah yeni evlenen çiftimizi de mesut etsin inşallah.15 gün sonra gelip Istanbul'da yuvalarını açacaklar onlar..
Herkese sağlık ve mutluluk diliyorum....