En iyi huylu kedisi idi dünyanın....

29 Temmuz 2010 Perşembe

Bir kaç gün yokum..




Tembellikten yazmıyorum zannedersiniz diye söylüyorum bunu.:)
Biraz uzaklara gideceğim.Yeğenim evleniyor onun düğününe gidiyoruz kısmetse.
İlk defa gidiyorum o ülkeye.Gelince çektiğim resimleri paylaşmak üzere hoşçakalın diyorum....

27 Temmuz 2010 Salı

Ödülüm....




Dün beni çok duygulandıran bir mail aldım.Sevdiğim bir arkadaşımın kardeşinden geldi.
Ona bir kaç ay önce küçük bir hediye paketi göndermiştim ablasıyla.Bir operasyon geçirdiğini duymuştum.Sonra iyileşti,işine başladı dedi ablası.
Pazartesi günü bana bir mail göndermiş kendisi.
Onun izni ile mail'ini buraya kopyalıyorum.


Sevgili Mine,
Nisan ortalarında dizimdeki ben’e melanom teşhisi konulmasi, biyopsi, arkasından ameliyat, derken “gözün aydın erken teşhis sayesinda ucuz atlattın” müjdeleri bizi önce çok sarsmış, sonra da hem sevinçli, hem de kafamızda bir sürü soru işareti ile kalakalmıştık. Doktorlar cilt kanserlerinin son yıllarda çok fazla arttığını ama kesin nedeninin bilinmediğini söylüyorlar, olası üç sebep olarak da son yıllarda artan kimyasal ürün kullanımı, güneşin zararlı ışınlarının artması ve vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasını gösteriyorlardı.
Ameliyat sonrası bacağımdaki atel ile yatarken ablam senin hediye olarak gonderdiğin zarif sabun ve şampuan paketini getirdi. O zamana kadar benim doğal ürünler konusunda pek de olumlu düşüncelerim yoktu. Daha önce piyasada “doğal” diye satilan birkaç ürünü deneyip bir sonuç alamayınca tüm bunların pazarlama stratejisi olduğuna karar vermiş ve marketlerde satılan kozmetik ürünlerini kullanmaya devam etmiştim. Yarı hastalık korkusu, yarı ablamın inançlı ısrarları sonucu gönderdigin sabunu ve şampuanı kullanmaya başladım. İnsanın cildinin şampuana alışması diye bir şey varmış herhalde ki, ilk kullandığımda cildimde hissettiğim şey eskiden market şampuanlarını ve sabunlarını kullanırken hissettiğimden çok farklıydı. Şimdi o hissi şöyle tanımlayabilirim : Market şampuanları ile yıkandıktan sonra kendimi deterjanla yıkanmış bir bardak gibi gıcır gıcır hissediyordum. Cildim tüm yağlardan arınıyordu. Oh ne güzel temizlendim diyordum. Yalnız, normal olduğunu zannettiğim bir şey daha vardı ki o da cildimin aşırı kuruması, özellikle dirseklerime ve topuklarıma sürekli krem sürmeme rağmen bu kuruluğun düzelmemesi problemiydi.
Senin yaptığın şampuanı daha ilk kullandığımda farklılığı hisstetim. Cildim önceki gibi gıcır gıcır değildi. Eskiden kullandığım şampuanlara o kadar alışmıştım ki bunun iyi mi kötü mü olduğuna tam karar veremedim. Sonra hatırladım. Bu his eskiden annem bizi beyaz sabunla yıkarken hissettiğimle aynıydı. Bir süre sonra artık vücuduma krem sürmeye gerek kalmadığını farkettim. Daha daha sonraları ise topuklarımın çatlak, nasırlaşmış kenarlarının yumuşadığını gördüm. Biraz reklamvari bir cümle olacak ama üç ay içinde gerçekten “Vücudum nem ve yağ dengesine kavuştu”.
Sana ve ablama teşekkür borçluyum. İyi ki beni bu ürünlerine alıştırdınız. Piyasadaki her “doğal” ürün doğal olmayabilir ama doğal olanı bulunca da vazgeçmemek gerek. Artık başka bir sabun veya şampuan kullanırsam tekrar hastalanacağım gibi geliyor.
Umarım bu mektubumu okuyanlar da vücutlarını kimyasallardan korumakta geç kalmazlar.
Teşekkürler Mine, iyi ki böyle bir işe girişmişsin

N. S.

İşte bu da benim ödülüm oldu.
Beni çok sevindirdi,sizinle de paylaştım..
Ben biraz sonra Tuzla'ya gidiyorum..
Sağlıcakla kalın..

22 Temmuz 2010 Perşembe

Rebatching ne demek?






Bugün sabah geldiğimden beri bu işle uğraşmaktayım.Rebatching demek= istediğimiz gibi olmayan bir sabunu ertesi gün tekrar eritip yeniden kalıba dökmek demektir.Aslında Türkçesi (= yığın halinde işlemden geçirmek )filan oluyor galiba.
Fakat doğal sabun yapımındaki anlamı demin söylediğim gibi..Yani eskiyi onarmak diyebiliriz buna.
Fakat bu sadece içine muhtelif kimyasallar katılmamış olan ;DOĞAL olan, sabunlara uygulanır.Yoksa o, türlü çeşit kimyasal madde bu uzun ısıtma sürecinde nelere dönüşür allah bilir.:)
Bu ısıtmayı Benmari'de yaparız.Tüm kalıplar tamamen eriyince istediğimiz kalıba dökeceğiz.Elimden geldiğince,an be an görüntüledim.
Birazdan hepsi erimiş olacaklar.Bu yüzden ben gideyim arkadaşlar..
Hoşçakalın....

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Paulownia ve Lif Kabakları...





Sabah gelince sıcak bastırmadan hemen sebzelerimin yanına gittim.Sıcak saatlerde bunu yapmak istemiyorum.Artık yaşlı olduğum için sıcak beni çok etkiliyor.
Sebze bahçem caddenin diğer tarafında.Oraya giderken gözüme ilişti.Belediye arazimizin tam ortasından bu caddeyi geçirirken orada ziyan olup ölen ağaçlarımızdan biri de Paulownia'larımızdı.Hani şu Dünyanın en hızlı büyüyen ağacı..
Onlardan biri tekrar canlandı bu sene!!Yani 2 yıl sonra!!Sanırım caddenin altında kalan kesilmiş kökleri bir şekilde suya ulaştı ve hayat buldu.Yanında da minik yavrusu ile hem de.:)
Pavlonya (böyle okunuyor) ile yavrusunu resimledikten sonra da lif kabaklarından yapılmış geçitin altına gelmiştim.Ee onlar benim aşkım oldukları için size en son durumlarını da göstermemek olmazdı.Epey büyümüşler yavrucaklar.30 cm.e ulaşanlar olmuş..
Sonra da gittim sebzelerime.Kabaklar artık bittiler.2 koca tohumluk yatıyor yerde.Ara ara 5-6 tane de çiçek alıyorum onlardan.
Salatalıklar devam ediyor ürün vermeye.
Domatesler yeni başladılar kızarmaya.Patlıcan'lar da meyve bağlamışlar ama çok minikler..
Şimdilik bu kadar.
Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın..

16 Temmuz 2010 Cuma

Leyloş...



Dün yanlışlıkla Fatoş adlı kedimizin resmi konmuş en önce.
Halbuki Leyloş'daydı sıra..:)
Hani o hergün taranan ,uzun tüylü olan kızımız bizim..
Buradaki nerdeyse bütün köpeciklerimiz bir travma sonunda bize sığınmış olan arkadaşlarımız bizim.
Biraz sonra tarama görevimi yerine getireceğim...
Sevgilerimle...

15 Temmuz 2010 Perşembe

Çok sıcak...




Şu an saat 14.40. O kadar sıcak ki....
Eğer bu ofis binamız olan prefabrik yapının yanındaki Meşe olmasa biz bu binada duramayız yazın.Çok faydası var.

-Az önce Köpeklerimizin yanındaydım.En uzun tüylü olan Leyloş..Onu 2 gündür tarıyorum,rahatlasın çocuk diye.Yanına gidince demin anladı tarayacağımı hemen uzandı yavrum.Çok hoşuna gidiyor.Fazla tüylerden kurtuluyor.Bir avuç tüy çıkıyor 2 gündür.Epey hafifledi garip.
-Bekçimizin oğlu yaramaz Arda'da annesiyle beraber dolaşıyordu.Zaten öğle uykusu uyumamak için elinden geleni ardına koymaz.1 saat uyurum da annem rahat ederse ya diye..:)
-Kedilerimizden Dombi de girişteki masamıza çıkmış kestiriyordu..

13 Temmuz 2010 Salı

Sarı Mercan,Alacalı Akçaağaç ve Sığla fideleri...




-Sarı çiçekli Mercan (Russelia)lar iyice coştular artık.
Tek kötü yanı kışın burada üşüdükleri için seraya konmaları gerekiyor.
Zaten bu aylarda seramız (Kaloriferli olanı)çok ferahlıyor.Çoğu bitki (Benjaminler dahil) dışarı çıktığı için.Fakaaat Ekim 'in 15 inden sonra herkes içeri gelince masa altları bile doluyor..:)
-Kasım ayında 4 gün için Frankfurt'taydık.Bir park yerinde dinlenirken baktım altında durduğumuz ağacın tohumları yağmur gibi yağıyor ve görevliler de süpürüyorlar.Aaaaaa alacalı bir Akçaağaç..Ve bizde yok...Hemen bir kağıt mendilin içine tohumlardan sardım.İşte o tohumlardan 10 tane çıktı ve bu boya ulaştılar çocuklar...Çok şirinler değil mi?
-En alttaki de Sığla Fidesi (=Liquidambar orientalis).Fethiye'den bir ağbimiz bana tohum göndermişti geçen sonbaharda.Onlar da bu boy oldular.Ama Sığla'yı Samandıra'da büyük ağaç yapmak ve ondan Sığla yağı elde etmek gibi bir hayalimiz yok tabii.Bu iklimin ağacı değil. Yoksa Sığla yağı'nı Sabunlarımızda çok kullanıyoruz.Sığla yağı sabunlarda antiseptik olduğu için Akne'ye karşı çok etkilidir.Sığla yağı dahilen de kullanılır mide hastalıklarında.
Biz Sığla Yağı'nı yine Fethiye'de bir yerden alıyoruz.Çok miktarda alınmaz.Zaman içinde kıvamı çok koyulaşır ve sabunda zor çözünür.Bu yüzden 1 yıl yetecek miktarda alınır.
Herkese mutlu günler...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Adaçayli Türk Hamamı Sabunu....


Cumartesi günü 4 Kg Türk Hamamı sabunu yapmıştım.Bu seferkiler adaçaylı.
Yani içinde bahçemizden toplanıp kurutulmuş Adaçayı yaprakları da var.Sabun yapımında taze yaprak kullanılmaz bu arada.Taze yaprak kullanırsanız bir kaç gün sonra o yapraklar sabunun içinde küflenirler.Tabii bu doğal sabunlarda böyledir.Yoksa market işi sabunlarda içlerine çeşitli kimyasallar eklendiği için küf filan olmaz.

Bu kimyasalların hepsi de bizim iyiliğimiz için (!!!!)) eklenmektedir sabunlara...
-Sabunlar daha beyaz olsun diye..
-Sabunların raf ömrü uzun olsun diye...
-Bebek şampuanları bebeğimizin gözlerini yakmasın diye..
-Sabunlar parfüm ötesi (!) koksun diye.
-Sabunlar lavabonun yanında her zaman kemik gibi sert olsun diye...vs vs


Her yaz yetiştirdiğimiz otlardan gerekli olanlarını (papatya,defne,lavanta,adaçayı,biberiye,mersin yaprakları,mürver çiçekleri,reyhan yaprakları,kekik,nane,mercanköşk,melissa yaprakları vs)temizleyip kurutuyoruz burada.
Sabun yaparken de kullanıyoruz.Geçen yaz bir de deneme yapmıştık..Lavanta yağı elde etme denemesi..Fakat çok meşakkatli bir işmiş deyip vaz geçtiydik.İmbiğimiz depoda duruyor ama..Epey zaman alıyor ve çok az miktarda yağ çıkıyor.
25 kilo Lavanta çiçeğinden 1 Litre uçucu yağ çıkıyor desem?
Seneye Kekik ile bir deneme daha düşünmekteyim.Kekik nufusunu arttırmakla meşgulüm bu sene..Bu imbik ile distilasyon da çok zevkli..Fakat o sırada başka bir işin olmamalı.Çünkü yarım saatte bir cihaza su eklemen gerekiyor ve meydana gelmiş olan yağı da oradan alıp ağzı sıkıca kapalı bir şişeye aktarmalısın.Yoksa çok hızlı bir şekilde uçabiliyor.
Bu günlük bu kadar..
Hoşçakalın,herkese çok güzel bir hafta dilerim...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Merkebimin Bebekliği...



Karam adlı merkep kızımın bebeklik resimleri ile sizi baş başa bırakıp ben atölyeme kapanıyorum.Yapmam gereken Sabunlar var.
Yerler çok çamur olmuş burada ,o sebepten dışarda dolaşmak zor bugün.Güneş çıkar da kurutursa o başka tabii...
Hoşçakalın..

9 Temmuz 2010 Cuma

Süs biberi,Sarı Kala,Yaramaz kızım Karam....




-Geçen gün bir arkadaşım bana alacalı bir süs biberi fidesi verdi.Çok değişik bir biber.Daha önce hiç görmemiştim.Ben onun saksısını büyüttüm ve izlemeye başladım.Yeni goncaya geliyor,bakalım biberleri nasılmış?
İnşallah tohum alıp seneye bol bol fide yaparız.Sanırım Alanya'dan getirdim demişti yoksa Side miydi?
-Sarı Kala'larımızın soğanlarını Almanya'dan getirmiştim.4 sene önce!!
Düşünün 4 sene sonra ilk defa çiçek açtılar.İnanılmaz da fire verdiler.50 adet soğan idiler,şimdi 15 tane kaldı yaşayanlar...Son derece nazlı bir bitki.Oysa bizim yerli Beyaz Kala'larımız öyle mi? Gözlerini seveyim ben onların :)Her ortamda yaşarlar.Soğuk,sıcak,güneş,gölge,karada,Su içinde,evde,bahçede....
Bu sarı Kala'lar ayrıca kışın da dışarda üşüyorlar diye seraya koşturuyoruz kendilerini....
-Bu da benim yaramaz kızım Karam..Fidanlıktaki kuçularımızın en genci...
3 sene önce bir kış sabahı geldiğimde arabamı parkettiğim bir yer var orada titreşirken buldum kendisini.Önce Veterinerimizi aradım.Gelip aldı,kliniğe götürdü.1 hafta sonra bakımı ve aşısı yapılmış olarak geri getirdiler.4 ay odamda baktım serseriye.Her sabah geldiğimde yarım saat ortalığı temizliyordum walla..
Yarın size onun masamın üzerindeki bebeklik resimlerinden birini göstereyim en iyisi.Sonra büyüyüp merkep kadar olunca dışarı koyduk diğer arkadaşlarının yanına..
O gün biraz ağlamıştı yavrucak..:(
Şimdilik hoşçakalın hepiniz..

8 Temmuz 2010 Perşembe

Lif Kabağı..




Sabah hep Lif Kabaklarını düşünerek geldim.
Bugünün programında lifli sabun yapmak olunca ..
Lif Kabaklarımızı 4 senedir kendimiz yetiştiriyoruz burada.
Kasım ayında Lif Kabakları hasadı yapılır.Kabaklar hafif sararmaya başlayınca yani..
Üzerindeki kabuk çok kolay soyulur.İçindeki çekirdekler alt ucundan silkelenip boşaltılır ve bir kaç gün açık havada kurutulduktan sonra yerine konur.Vakti geldiğinde de kullanılır tabii:)Artanlar eşe, dosta (fakat burada bahsedilen eş-dost mutlaka lif kabağı ile yıkanmaktan hoşlanmalıdır)hediye edilir.
Elde edilen çekirdeklerden de gelecek yıl yeni kabaklar yetiştirilmektedir burada tabii.
Bu sene ektiğimiz kabaklar son resimde gördüğünüz gibiler henüz.Yani minicikler.
İlk resimdeki ise geçen yıl yetiştirdiğimiz ve az sonra sabunun içine yerleşecek olan kabak arkadaşımız oluyor.
Size bu yazıyı yazmaya gelirken Oya'mızın çiçek açtığını gördüm de...
Sevgiler...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Kısacık bir tatil günü...



Dün için bir tatil günceğizi(!)planı yapmıştık arkadaşlarla...
Sabahtan buluşup önce Samandıra'ya gelindi.Sonra peş peşe ver elini Tuzla..
Sessiz,sakin bir ortamda benim çok keyif aldığım ve tekrarını dilediğim bir gün geçirdik.Hatta dönüş yolunda ben bugünü Pazar günü sandım bile dedim yani..O kadar tatil gibi gelmiş ki bana....
Bahçede baktığım sahipsiz kedilerden bazıları yemek yiyordu.
Bir arkadaşım da taze Melisa yapraklarından hazırladığı bitki çayı bitince fincanda fal bakmaya ve falının resmini çekmeye çalışırkeeeen...

Saat 17.00 den sonra dönüşe geçtik.
Çok güzel bir gündü hakikaten...
Hepinize teşekkürler arkadaşlar..Onlar kendilerini bilirler!
Şimdi ben yeni bir sabun var kafamda planladığım,onu hayata geçirmeye gidiyorum..
Hoşçakalın..

2 Temmuz 2010 Cuma

2 Yeni Sıvı Sabun...


Bugün sabah web sitemize Doğal Sıvı El Sabunlarımızı ekledik.
Bu Sabunlar nerdeyse 1 yıldır varlar fakat pompalı şişe,etiket vs için epey vakit geçti.
Kısmet ancak şimdi imiş.
İçlerinde kimyasal yok.
Renkleri bile gıda boyası ile verildi.Yeşil olan Çay Ağacı Yağı (=Tea tree Oil ) ile kokulandırıldı.Mor olan ise Lavantalı.

Hava müthiş nemli ve de sıcak burada.
2 gündür fena halde dondurma'ya dadandım.Birazdan eve gideceğim ve sanırım yine bir dondurma beni bekliyordur..Eee fazla bekletmiyim garibi değil mi ama?